Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT YILMAZ

Ergenekon'da 18. dalga: Hukuk suçla ideolojiyi ayırabiliyor mu?

Ergenekon tartışmaları sadece bir örgütün yargılanmasıyla sınırlı değildir. Ergenekon zihniyeti eylemlerinden ayırt edilip, soruşturma örgüt ve suçlarla ilgili olarak yapılmalıdır

Ergenekon davasının 18. dalgası yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Özellikle gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in önce gözaltına alınması, ardından da tutuklanması suçla ideoloji arasındaki çizginin savcılık ve mahkeme tarafından ihlal edildiği iddialarını gündeme taşıdı. Soruşturmanın ardında hükümet veya Cemaatin olduğu iddiaları ise, muhalif gazetecilerin yıldırıldığı ithamlarını beraberinde getirdi. Bu şüphe ve eleştirinin sadece AK Parti hükümeti ve Cemaat karşıtı çevrelerden değil, Ergenekon yargılamalarını destekleyen hatta AK Parti ve Cemaat çizgisine yakın kesimlerce de seslendirilmesi, Türkiye'de demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve muhalefet hukukunun yerleşmesi bakımından ciddi bir gelişme olduğunu gösterdi. Mamafih 18. dalgada tartışılması ve eleştirilmesi gereken tek boyut bu değildi. Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz iki gazeteci üzerinden ifade hürriyetini dile getiren Ergenekon yapılanmasının ideolojik çerçevesiyle problemi olmayan çevrelerin bu davayla ilgili haberleri dolayısıyla tehdit, şantaj ve binlerce davaya maruz kalan gazeteciler için hemen hiçbir hak, hukuk talebinde bulunmamaları kayda değerdi. Üstelik bu haklı şüphe ve eleştirilerin "tanırım iyi çocuktur" veya "meslek mensuplarıyla ölene kadar dayanışma" argümanlarıyla dile getirilmesi de Türkiye'deki demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve muhalefetin hukuku bakımından hala kat edilmesi gereken bir mesafe olduğunu da ortaya koyuyor.

Mahkemenin görevi, kamuoyunun sorumluluğu

Ergenekon tartışmaları sadece bir örgüt ve suçların yargılanmasıyla sınırlı bir konu değildir. Tartışma aynı zamanda Ergenekon zihniyeti ve ideolojisinin de tartışılmasıdır. Ancak mahkeme ve savcılar, Ergenekon'un zihniyetini eylemlerinden ayırt ederek, soruşturmayı sadece örgüt ve suçlarla ilgili olarak yerine getirmelidirler. Konunun zihniyet ve ideoloji kısmı, kamuoyunun ilgi ve tartışma sahasındadır. Bu iki unsur birbirinden ayrılmazsa hem yargılamalar hem de kamuoyundaki tartışmalar bu muğlaklıktan zarar görecektir. Esasen Ergenekoncu çevrelerin savunma stratejilerinden biri de bu muğlaklığın yaratılabilmesidir. Keza Ergenekon yapılanmasının tasfiye edilmesini arzulayan çevrelerin bir kısmında da bu muğlaklık fark ediliyor. Ergenekonla mücadele eden çevrelerdeki bu muğlaklığın köklerinde ise Türkiye'de bu yönde oluşmuş devlet geleneği, bu vesileyle muhalefeti susturma anlayışı ve daha da önemlisi Ergenekon'un arkasındaki zihniyet ve ideolojiyle bir meşruiyet tartışmasına girmeyi göze alamamak yatıyor olabilir. Siyaset ve kamuoyu bu konuda üzerine düşeni yapmadıkça hukukun üzerine düşen yük artıyor ve mahkemeler işin bu yönüne girme hatasına düşebiliyor. Bu problemlere rağmen 18. dalga etrafında gelişen tartışmalar fiilen bu ayrımın önünü açacak şekilde gelişti. Çünkü kamuoyunda Ahmet Şık ve Nedim Şener ile Odatv'nin tutuklanan elemanları arasında ciddi bir fark gözetildiği ortaya çıktı. Odatv'nin bugüne kadarki yayın çizgisinin Ergenekon davasından ayrı olarak ciddi insan hakları ihlalleri, iftira, şantaj, ırkçılık gibi suçlarla dolu olduğu meydanda. Ancak bu çizginin şimdiye kadar ideolojik sebeplerle ve Odatv'nin saldırdığı insanların bu saldırıları siyasi sebeplerle hak ettiklerine yönelik merkez medyanın bir kısmında, CHP ve MHP'li ulusalcı kesimlerdeki yaygın desteğin sesi kısmen kesildi.

CHP'nin Odatv sınavı

Ancak daha vahim bir gelişme CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Merkezi'nin Odatv ile skandal ilişkilerinin ortaya saçılması oldu. Böylece Odatv etrafındaki yapılanmanın Ergenekon'un medya yapılanmasının ötesinde siyasete müdahale amacı taşıyan bir misyonu olduğu anlaşılıyor. Odatv, CHP eski genel başkanı Deniz Baykal'a yönelik artık kamuoyuna mal olan cinsel tuzak ve şantaj teşebbüsünü CHP Genel Başkanı dâhil genel merkez yöneticilerinin bilgisi ve yardımı sayesinde yürütebiliyor. Bu şekilde hukuken mümkün olmamasına rağmen CHP kaynaklarıyla kurulan ve yürütülen Halk Tv'nin Soner Yalçın ve ekibine devri hesabı yapılabiliyor. CHP Genel Merkezi ayrıca yine Odatv ile AK Partili bir yönetici ve belki de AK Partiye yakın gazeteciler için kurulan komplolara dâhil olabiliyorlar. Bunun dışında suçlamalar henüz tebarüz etmeden CHP yöneticileri, Odatv'nin talebiyle ve onların istedikleri saatlerde adaleti etkileme anlamına gelebilecek açıklamalar yapabiliyorlar. Kılıçdaroğlu'na yakıştırılan Gandi adına atıfla Gandi-gate olarak adlandırılan bu büyük bir siyasi skandal, CHP'nin seçimlerdeki ve seçimden sonraki kaderini etkileyecek boyuttadır. Şık ve Şener'in bu sürece dâhil edilmesi davanın eksenini ve kamuoyunun dikkatini dağıtmıştır. Ergenekon davasını yürüten İstanbul Emniyet Müdür yardımcısının görev yerinin değiştirilmesi, önemli bir siyasi jesttir. AK Parti hükümeti şimdi bu jestin Ergenekon soruşturmasını engellemek anlamına gelmediği gösterecek yeni idari tasarruflarda bulunmalıdır. Umarız, son dalgaya ilişkin yaşanan bunca tartışma, Ergenekon davasının ince işçilik gerektirdiğinin anlaşılmasına yardımcı olmuştur.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA